İTİBAR

İTİBAR

ABONE OL
Ağustos 16, 2021 12:56
İTİBAR
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Konu hakkında ihtisası olup olmamasına bakılmaksızın her kafadan bir şeylerin söylendiği, ağzı olanın konuştuğu, karşındakinin ne dediği hiçbir şekilde dinlenmediği ve sadece karşındakini baskılamak veya üstünlük kurmak amacıyla yapılan söz düellolarının olduğu bir toplumda yazı yazmak yürek işidir, cesaret ister.

Söz uçar, yazı kalır. Sözün etkisi ise geçicidir. Yazı öyle mi?

Likyalılardan kalmış bir şiir geldi aklıma, tam 3000 yıllık:

“Beni bulamazsan üzülme,

Eşyalarımı bulacaksın.

Kestiğim taşları, açtığım yolları,

İşlediğim heykelleri bulacaksın.

Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden,

Parmak izlerimiz değecek birbirlerine…”

O kadar yalın, o kadar sade ve o kadar anlam yüklü ki; etkisinde kalmamak mümkün değil.

Bu ilk yazımda parmak izlerimizin birbirine değdiği, duruşuyla, söylemleriyle ve tecrübesiyle bana yol gösteren ve yazı yazmam konusunda teşviklerde bulunan rahmetli Ufuk Üçay Bey’i minnetle ve özlemle yad etmezsem olmaz. Geldiğimde seni bulamayacağım ancak biliyorum ki parmak izlerimiz birbirine dokunacak; rahat uyu…

*

Boks meraklısı Temel, akşam canlı yayınlanacak Dünya Profesyonel Boks Şampiyonluk maçı için erkenden kalkıp, mezattan hamsisini, marketten mezesini ve içkisini almış. Karısı Fadime de masayı bir güzel donatmış.

Boks maçının gonk vuruşuyla Temel içkisinden ilk yudumu çekmiş keyifle. İlk yudumunu alır almaz boksörlerden biri ilk yumruğu atmış. O da ne? İlk yumrukta nakavt.

Temel elinde içki kadehi ile eşekten düşmüş gibi bakakalınca Fadime girmiş devreye;

“Eh herhalde artık her akşam yatakta penum ne hisettiğumu anlamişsundur.”

*

Fadime gibi ben de kısa sürmesinden serzenişte bulunmayacağım. Hatta keşke uzun sürmese diye hayıflanacağım. Biliyorum ki bazı şeylerin kısası, küçüğü makbuldür.

Atıştırmalık (aperatif) yiyeceklerin tadına doyum olmaz mesela… Ancak atıştırmalıklarla karnınızı doyurmaya kalkarsanız rahatsızlık verir, hazımsızlık dahi çekebilirsiniz…

Hayvanların küçüğü, yavruları daha sevimlidir, daha tatlıdır. En vahşi, en korkunç canlının yavrusunu dahi görseniz kucaklayıp sarmalamak istersiniz…

Ömrünüzü bile belli bir yaştan sonra çekilmez hal alır. Beliniz bükülür, ayaklarınız vücudunuzu taşıyamaz, elleriniz titremekten bir şeyi tutamaz, gözlerinizin feri söner. Çok uzun bir hayat dahi çekilmez bir hal alır ve ölsem de kurtulsam demeye başlarsınız.

Sınırsız bir güç ile iktidarın sahibi dahi olsanız belirli bir zamandan sonra hatalar yapmaya başlar, ülkeyi kaosa ve uçurumun eşiğine sürüklemekten men olamazsınız. Tıpkı Osmanlı’nın son zamanlarında olduğu gibi gücü, itibarı ihtişamlı köşklerde, saraylarda yaşamaktan ibaret olduğunu sanmaya başlarsınız. Bununla da yetinmez, çevrenizde her kim varsa sizinle aynı çukura düşmesi için teşvik ve telkinlerde bulunmaya başlarsınız. Bunamanın belirtilerinden birisi de zaten budur.

*

Likyalıların bizlere eşyalarını bıraktığı, yollarının hala işlediği, heykelleri ve diğer eserleriyle parmak izlerini bıraktığı topraklarda insan kaynaklı olarak başlayan pek çok yangın hepimizin yüreklerini dağladı. Keşke yangınlara müdahale iktidar süreleri gibi uzun sürmese, teknolojik araç ve gereçlerle etkin olarak yapılabilseydi… Keşke askerler ya da diğer kamu görevlileri bölgeye sevk edilebilseydi… Keşke yangınlar kısa sürede müdahale edilebilseydi… Keşkelerin ardı arkası kesilmiyor maalesef.

Olmadı… Yangınla mücadele konusunda Türkiye sınıfta kaldı. Yangın uçaklarının bakımını yaptırmak yerine itibarlı saraylarından başka hangi makam uçağını almanın derdine düşüldü. İtibarları zedelenmesin diye karşı görüşte bulunan her kim varsa terörist ilan edilip linç edildi.

Biliniyordu… Akdeniz orman yangınları ekolojik sistemin bir parçası. Buradaki ormanlarda bulunan ağaçlar her 50 yılda bir yanmaya meyilli. Çıkan her yangında buradaki ağaçlar kendini yenilemeye adapte olmuş durumda. Burada doğal yollarla pek çok yangın çıkabilir.  Bunun üzerine çıkan yangınların %80lik kısmını kapsayan insan kaynaklı yangınları da eklediğinizde bölgenin aslında bir barut fıçısı olduğu herkes tarafından biliniyordu.

Bunlar bilinmesine rağmen neden olmadı peki?

Cevabı herkes biliyor aslında. İtibarda gizli. İtibarı sadece doların yeşilinde görenler, lüks saraylarda köşklerde yaşamaktan ibaret olduğunu düşünenler göremez. Ve bu nedenle keşke benim evim de yansaydı diyecekler gibi bir gaflete düşmezlerdi. Onlar için taş duvarlar, süslü saraylar ve bunu yapmak için kullanılacak yeşil dolarlar önemli.

İsterdik ki, Girne sahilinden, Beşparmak dağlarından kuzeye doğru baktığımızda Torosların üstünde toz ve duman bulutu görmeyelim. Rahmetli liderimiz Denktaş’ın kod adını taşıyan dağlarda çiçekler açsın, çobanlar kavallarını çalıp, çocuklar gülücükler saçsın…

İsterdik ki, itibarımız, geleceğimiz taş duvarlara, süse ve şatafata kurban gitmesin.

En kalbi duygularımla, özlemle selamlıyorum.

Mehmet

Mehmet Uygar Keleş

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r